Mesih inancını ilk inceleyişim, bu inançla alay etmek için bir kitap yazma girişimimle başladı. Bu inancın teolojik bir ideoloji veya teolojik terimlerle ifade edilen felsefi bir inanış olduğunu düşünüyordum.
Bana göre Mesih İnancı, kurucusunun öğretişlerine dayanan bir dinden öteye gitmiyordu. Her dinde olduğu gibi, bu dinde de bazı temel dini ilkeler ve insanların ayak uydurmaları gereken standartlar vardı.
Araştırmamın sonucunda bir dinle değil, bir “kişiyle” karşılaşmıştım! Bu kişi kendisi hakkında olağanüstü iddialarda bulunmasının yanı sıra, “benim yaşamım” hakkında da oldukça derin iddialarda bulunuyordu.
Mesih İsa, umduğumdan tamamen farklı çıkmıştı. Diğer dini önderler kendi öğretişlerini öne çıkarırlarken, İsa Mesih Kendisini öne çıkarmakta ve aynı zamanda diğer önderler; “Benim öğretişlerime nasıl karşılık veriyorsun?” diye sorarlarken, Mesih İsa “Benimle olan ilişkin nasıl?” sorusunu soruyordu.
Bu araştırmam sırasındaki kişisel bocalamam beni İsa Mesih’in Kendisiyle yüz yüze getirmişti. Fakat Mesih İsa gerçekten de olduğunu iddia ettiği kişi miydi?